Herkese merhaba içinizi sıcacık yapacak bir çocuk kitabı incelemesiyle geldim. Birçoğunuzun bildiği belki de okuduğu bir kitap olan Eva Eland'ın Üzüntü Kapını Çaldığında kitabını gelin birlikte inceleyelim. 😊
Ding dang dong! 🔔
Kapınız çalındığında, kime açıp açmayacağınızı bilirsiniz. Eğer küçük bir çocuksanız, tanımadığınız birine kapı açmamanız gerektiğini annenizden babanızdan çoktan öğrenmişsinizdir.
💭 Peki ya bu kez kapınızı çalan üzüntü ise?
Ansızın gelen bu duyguyu içeri mi buyur etmeli, yoksa "Evde kimse yok!" diye pencereden mi seslenmeli? Belki de sessizce bekleyip, çalıp çalıp gitmesini mi umut etmeli? Bir yerde şöyle bir cümle okumuştum: “Acılar aynı zamanda iyi bir yüzücüdür. Ondan kurtulmak için onu boğmaya çalışmayın.” Ne kadar da anlamlı. Neyden kaçarsak, bir süre sonra onun esiri oluyoruz. Oysa duygumuzu kabul edip, anlamaya çalıştığımızda kazanan biz oluyoruz. Mutluluk kapımızı çaldığında nasıl sevinçle açıyorsak, aynı şekilde —kitapta da söylendiği gibi— üzüntü çaldığında da o kapıyı açmalı, içeri buyur etmeliyiz. Belki anlatacakları vardır; dinlemeliyiz. Belki de sadece canı sıkılmıştır; birlikte çıkıp biraz gezmeliyiz. Ama asla yok saymamalıyız.
Tüm duygular doğru anda ve zamanda hissedilmek ister. Biz yetişkinler zaman zaman ne yapacağımızı bilemezken bir çocuğun ani gelen öfkeyle ya da üzüntüyle baş etmesini beklemek haksızlık olabilir. O yüzden çocuklara öğreteceğimiz en kıymetli şeylerden biri duygularının "yanlış" değil, "anlaşılması/çözülmesi gereken" olduğunu göstermektir. Üzüntüyü bilen bir çocuk, başkasının üzüntüsünü de anlayabilir. Korktuğunda yargılanmayan çocuk, cesaretin önemini kavrayabilir. Kapımıza gelen her duyguyu tanımak aslında çocuğa da yol göstermek demek. Çünkü biz duygularımızı nasıl yaşıyor, nasıl karşılıyorsak; onlar da aynısını öğreniyor.
Öğrencilerinizle ya da çocuklarınızla duyguları tanıma, anlamlandırma ve kabul etme üzerine konuşmak isterseniz bu kitap doğru bir kaynak olabilir. Tavsiye ederim.
Ah ne çok severim!
Kalemine sağlık♥️