Bugün Benim Gözümden sayfasında Büşra’nın konuğuyum. Umarım herkesin hayatında herşey yolundadır. Yaz ayları gelmesiyle herkesin keyfi yerine gelmiştir. Havada güneş var ve sıcak umut dolu günler geldi. Yaz ayları beni kış aylarından daha çok yorar açıkçası. Kışın üşümenin bir çaresini bulursun ama yazın sıcağın bir çaresi yok malesef. Belki bir rüzgar eser rahatlarız. Rüzgar bugün bizi sosyal medya dünyasının yarattığı gerçeklik algısına götürecek sonrasında gerçek dünya ile yüzleşip serinleyeceğiz. Koltuklarınızı dik konuma getirin. Kemerlerinizi bağlayın. Kahvenizi yada soğuk içeceğinizi alın bekliyorum. Başlıyoruz.
Baudrillard :“Bir köken ya da bir gerçeklikten yoksun gerçeğin modeller aracılığıyla türetilmesine hipergerçek yani simülasyon denilmektedir.”
Baudrillard’ın bu konuda düşünceleri ile birlikte gerçeklik algısının kendini modeller aracalığıyla yaratan simülasyon algısı gerçekliğe dönüşüyor. Bu teoriyi düşündüğümüzde sosyal medya dünyasının bir simülasyon algısının gerçekliği olarak düşünebiliriz. Sosyal medya dünyasının içinde paylaşılan her fotoğraf yada reels bir gerçeklik yanılsamasından ibaret. Aslında gerçek olanın bir algısı diyeibiliriz. Birde her anın mutlu olduğu algısının gerçekliği var. Herşey mükemmel ve kusursuz. Ayrıca tabi algının yarattığı gerçekliğin simülasyonu gerçek olandan daha güzel görünüyor. Filtreler ile çekilen fotoğraflar ve reels içerikleriyle dolu olan sosyal medya dünyası rengarenk. Herkes kendisinin en mükemmel halini yansıtıyor. Mutluluk artık bir başkasının mutluluğunun referansı. Bir başkasından daha mutlu değilseniz mutlu değilsiniz.
Matrix filmini hemen hemen herkes izlemişdir. Matrix’in içinde insanların bedenleri robotlar tarafından kapsüllere konulup bedenlerinin yarattığı enerjiyi yakıt olarak kendileri için kullanarak onları da bir simülasyonun içine bağlıyorlar. Filmde yaşanılan şeyler günümüz dünyasında algoritmalar tarafından telefonlar aracalığıyla bizi sosyal medyanın dünyasına bağlayıp dikkatimizin enerjisini paraya çevirmiyorlar mı? Hemde biz kendimiz karşılıksız veriyoruz bu hizmeti. Bizi muhteşem dünyasına sürüklemek için algıyı öyle bir şekle dönüştürüyor ki sosyal medyanın dünyasının algısı gerçekliğe dönüşüyor. Biz o dünyada var olmak için bilincimizin yarattığı dünya gerçekliğinden vazgeçip simülasyonun içindeki gerçekliğe kendimizi bağlıyoruz.
Sosyal medya dünyası kimseyi kandırmıyor. Herkes bu dünyanın içinde bilincin yarattığı gerçek dünyadan uzaklaşıp sosyal medya dünyasının yarattığı algının gerçekliğine inanmak istiyor. Aynada gördüğü gerçekliğinden bir başka benlik yaratmaya çalışmak filtreler ile çok gerçek. Sosyal medyanın içindeki yapay benliğine inanmak ve kendi dünyasından vazgeçmek uğruna orada bulunmaya devam etmek ne kadar acı verici. Hep en mutlu anlar var orada. Herkes mükemmel ve buna inanıyorlar. Gerçek dünyanın içinde mutluluğun ve güzelliğin tanımı kusurlar ile birlikte ancak anlamlı olabiliyor. Mükemmellik hiç bir zaman gerçekliğin kendisi olamaz. Kusurlu olan her zaman mükemmelin kendisidir. Sosyal medya dünyası bilincimizin gerçekliğinin kusurlu dünyası ile kıyaslanamaz. İki dünya arasındaki gerçekliğin farkı ancak bir yere gittiğinizde oranın fotoğrafına sahip olup o anı bir başkası ile paylaşmak zorunda hissetmeyip kendi bilincinizin deneyimine izin verdiğiniz zaman anlaşılabilir. Gelin bir güzellik yapın kendinize ve bir yere sadece deneyimlemek için gidin. Fotoğraf çekmeyin ve o anı bir başkası ile paylaşmanın stresini bırakıp sadece o anda olun. Çevreye bakın kokusunu alın ve sevdiğinizin elinden tutup ortamın kokusunu hissedin. Sonra deneyimlerinizi bizimle paylaşın. Sizlerin deneyimlerinizi merakla bekliyorum.
Sevgiler.
Selim