Hayat, kendi içinde her duyguyu bizim için barındırır. Mutluluk kadar hüzün de vardır, başarı kadar başarısızlık da. Güvenmek kadar hayal kırıklığı da bizim payımıza düşer. Ama hepsi bizim için. Her his, her yaşantı, bizi olgunlaştırmak, içimizde yeni yollar açmak için vardır. Ne mutluğun sarhoşu olmalı, ne de hüznün tutsağı. Hayatın inişlerini ve çıkışlarını olduğu gibi kabul ettiğimizde, kendimizi yeniden doğurmanın sessiz gücünü keşfederiz. Nihan Kaya okumayı çok seviyorum. Her cümlesi kalbimde bir yere dokunur. Yüzmek, Yaşamak ve Olma Arzusu kitabında konuyla ilgili dediği bir pasaj var eklemek istediğim.
"Kalbimiz atıyorsa, kendimizi ne kadar ölü hissedersek hissedelim düştüğümüz yerden kalkma kapasitesi bizzat düşüşümüzün içinde mevcuttur.”
der. Düştüysek kalkacağımızı bildiğimiz için düşeriz. Daha güçlü kalkmak için ufak bir dinlenme ihtiyacı duyarız diyelim. Yeniden küllerimizden doğarız.
Sahi, insan kaç kere doğar? Dünyaya gözlerimizi açtıktan sonra yeniden doğmak mümkün müdür? İnsan kendini doğurabilir mi; üstelik tam öldüm derken?En zayıf, en kırgın, en tükenmiş hissettiği, "bittim" dediği yerde... Tekrar hayata dönmek mümkün müdür? Ve dönebilirse, ne kadar hayatta olur? Kaldığı yerden devam edebilir mi? Dilerim.
Çünkü hayat bize her zaman şefkatli yüzünü göstermiyor. Bazen bir inişte buluyoruz kendimizi; bazen bir çıkışta, nefesimiz kesilene kadar tırmanırken. Dünya, inişli çıkışlı bir merdiven gibi. Her adımda, bazen umut, bazen hayal kırıklığı taşıyoruz yüreğimizde. Ama biliyorum ki, önemli olan düştüğümüzde kalkmayı bilmek. Yorulduğumuzda kendimize sarılmak. Ve devam edebilmek, kırık yerlerimizle bile. Amaçlar, unvanlar, kazançlar... Hepsi bir gölge gibi geçici. Ruhumuzun sükûneti, kalbimizin inceliği ise elimizde kalan tek gerçek. Hayat, her seferinde usulca fısıldıyor: "Ne kazanırsan kazan, ne kaybedersen kaybet, kendinden vazgeçme." Bazen bir kitabın sayfasında buluyorum bu sesi — bir kadının yaşamla inatla yüzmesi gibi.
Bazen kendi sessizliğimde, hayatla mücadele eden yüzümde. Ve o zaman anlıyorum: Yaşamak sadece nefes almak değil. Yaşamak, içimizdeki var olma arzusuna şefkatle yaklaşmak. Kendimize iyi davranmak. Yorulsak da, incinsek de, yeniden yüzmeyi seçmek.
Nihan Kaya'nın dediği gibi;
"Hissettiğimiz ama ifade edemediğimiz acılarımızsa, doğmak istemiş ama doğamamış taraflarımıza dair. Onları doğurdukça güçleniyoruz."
Okuduğunuz için teşekkür ederim.